Gözce değil, dilce değil, YÜREKÇE konuştu benimle…
Yaz dedi içimdeki ses, yazmasan ağlayacaksın.
Konuşsam, döküp kıracaktım. Gördüğüm, duyduğum her şeyi anlatmak istiyorum.
Anlatmasam öleceğim.
Sahi VİCDAN neydi?
İnce düşünen insanları incitmeyin, onlar zaten ince düşündüklerinden kırılıyorlar.
Yetmiyor bildiklerim bu dünyayı anlamaya.
Şişli’de bir eczaneye girdik. Eczacı reçeye bakarken içeriye engelli, üstü başı temiz kalem ve çakmak satan sanırım 35 yaşlarında bi satıcı girdi.
Kalem almak istedim, parayı çıkarırken azarlar ses tonu ile eczacı engelli satıcıya;
– “hemen terket burayı”dedi ve devam etti “bıktım sizden, sahtekarsınız” gibi bir cümle kurdu sanırım. Sanırım diyorum çünkü kulaklarım tıkandı eczacının tavrınA. Sinirlendiğim de kulaklarım tıkanır benim.
– Satıcı, ağlamaklı ses tonu ile “ sen nasıl ekmek parası kazanmak için çalışıyorsan ben de çocuğuma, evime para götürmek istiyorum” dedi.
– Eczacı, konuşma, çık diyorum falan filan dedi sanırım. Yine sanırım diyorum çünkü ne yapmam gerektiğini bilemedim. Susmak bana göre değil, kavga etsem arkadaşımın yıllarca alışveriş yaptığı yer. Arkadaşım sürekli kolumu çekiştiriyor “sakın Fatma, SUS”
– Satıcı, “Ölmek istiyorum, her kapının yüzüme kapanmasından, engelli olduğum için yaşadığım çaresizlikten, dilenci muamelesi yapılmasından,,,,, “ o kadar acı şeyler söyledi ki. Utandım kendimden. İnsanların yaptıklarından kusuyordum..
– Dedim ki; sen olmamışsın abi, olmamışsın. Hangi okulu bitirirsen bitir, şişlide ki tüm eczanelerin sahibi sen ol, VİCDANın yoksa eğer sen HİÇ’sin” dedim. Reçeteyi kaptım.. Sanırım arkamdan “S*iktirin gidin” dedi. Herşeyi göze alıp yüzüne tüküremesem de eczaneye tükürmek istedim ki daha önce böyle bir eylem de bulundum. Arkadaşım, tekrar içeri girmemi engelledi..
Elektrik direğine yaslanarak oturmuş ağlıyordu satıcı.. Yanına oturdum, bir elimi omzuna attım diğer elim ile elini tuttum. Gözgöze geldik, konuşmadı.. Biliyordum ki YÜREKÇE konuşuyordu benimle. Ağladı, ağladım…
** Dedim ki; “sadece sen mi karşılaşıyorsun ACIMASIZ ve VİCDANSIZ insanlarla. Senin yaşadıklarını inan ki ben de yaşıyorum, hepimiz yaşıyoruz. Belli ki çok gururlusun, incindin. Bana hiç yabancı değil ONUR ve GURUR ? Seni çok iyi anlıyorum. Ama ölmek istemeni anlayamam. Çocuğun varsa ölemezsin, BABALAR ölmek istemez dedim. Çok yorgun olduğunu, hayata küstüğünü, yaşama sevincinin elinden alındığını ve bir dolu şey anlattı..
** BABALAR ölmez, ölmemeli dedin ya abla, ya ANNELER? Gözlerime nemli gözleri ile bakarak.. sustu.. sustuk.. Haydaa olmadı şimdi.
DİYORUM Kİ!!
Dünya’nın en iyi okullarından almış olun diplolamalarınızı, en iyi statüye sahıp olun, Dünyanın en zengini siz olun, bir milyon kitap okuyun, o kadar çok bilin ki “herşeyi “ sular seller gibi bilmiş olun.. İNSAN OLABİLMENİN ERDEMİNİ BİLMİYOSANIZ “ÇÖPLÜKSÜNÜZ” AĞIR OLDU BİLİYORUM AMA İSTİSNALAR KAİDEYİ BOZMAZ..
GÖZCE DEĞİL, DİLCE DEĞİL, YÜREKÇE KONUŞALIM MAĞDURUN yanın da.. YÜREKÇE UZATALIM ELİMİZİ… Hadi elini ver bana demeden, hissettirelim. Çok mu zor?
Bir insanı değersizleştirmek, ötekileştirmek çok AŞŞAĞILIK bir davranış değil mi? Peki biliyor musun böyle davranarak esasın da aşağılık SEN oluyorsun.. bilin artık…
VE LÜTFEN SESSİZ, DUYARSIZ kalmayalım… ENGELLİ diye tanımladıklarımızın çok ÖZEL RUH olduklarına inanırım. Benim için çok kıymetliler, önlerin de hep saygı ile eğilmek isterim…Tabii ki ahlaklı, edepli, durumunu kullanmayanlara saygım sonsuz..
Not: Fotoğrafı Hindistan’da çektim ve beni çok etkileyen bir kare idi.